"Fatma girik mi ya o? Oha valla o, kartal dövmeli filmi lan hemde". Bunlar genç bünyemin gece kuşağında Flash Tv ile karşılaşınca sarf ettiği cümleler. Son günlerde evden çıkmaz olmuş, televizyon - bilgisayar üçgeninde (üçgen bile kuramıyorum o kadar aktivitesiz, o kadar boş bir insanım) günlerimi geçiriyordum. En büyük sorunum " Evde ekmek var mı ?" ile " Cafer amca ile ayfer teyze çay içmeli mi? " arasında bir yerdeydi. "Daha ne istiyorsun lan?" dediğinizi duyar gibiyim.
Ben ( Temsili Resim )
Evet, aksiyon istiyorum lan. Şimdi konuya böyle dalınca hiç bir şey anlamadınız gene. Her şey erasmus denen o vaka-i hayriyeden dönmemle başladı. Şimdiye kadar ülkemi kocaman bir ölüm tuzağı olarak gördüğümü hatırlamıyorum ancak bundan sonra göreceğim kesin gibi. Oralara alıştığımdan mıdır bilinmez döndüğümde evden pek çıkasım, insanların arasına karışasım pek gelmedi. Haliyle evde kendi halinde takılan bir tek hücreli terliksi bir canlıya evrildim (geriye doğru evrim?). Bim'e kardeşimi gönderiyorum, evde ekmek kalmadıysa sinirden küçük kardeşimi dövüyorum. Hayırsız evlat gibi oda kapılarını vurup, ergen sesimle evde terör estiriyorum (bonane yoea). Ancak kat'iyen dışarı çıkmıyorum.
Google Images'ın ev hayatı yazınca verdiği sonuç (allah kahretsin ki Temsili Resim )
Bu olayların gerçekleştiği dönemlerde Flash Tv'nin günden güne kanal listesindeki yeri git gide yükselişe geçerken, e2 ve cnbc-e gibi yabancı menşeli kanallar gitgide düşmekteydi, televizyon izlerken gerçekten keyif almaya başladığımı hissetmiştim. Flash tv bedenimi ele geçirmiş, beni yürüyen bir türkü programına (hapishaneli) çevirmişti. Ana haber bültenlerini Flash tv'den takip ediyor, kabak kabuğunun insan cildine iyi geldiğini ilk kez oradan öğreniyordum. Flash tv'nin gece kuşağından Digitab marka 7 inch dokunmatik telefon tablet laptop (3'ü aynı bünyede) almıştım. Tüm gün evde kasan tabletimle geziyor, içindeki yüklü sureleri evde yüksek sesle dinliyor, kasan Angry Birds oynuyordum. Sonunda kuşların neden bu kadar sinirli olduğunu anlamıştım. Digitab marka 7 inch dokunmatik telefon tablet laptopumun yanında hediye olarak gelen kulaklığı 2 gün sonra tek kulaktan ses gelir hale gelmiş ve beni her şeyi sadece davul ve back vokal olarak dinlemeye mahkum etmişti. Ama halimden memnun olmadığımı kimse söyleyemezdi. Zira bu güzel cihaza sadece 249 lira gibi güzel bir fiyata sahip olmuştum, hatta reklamlarda denilene göre kısa bir süreli kampanyaydı ve şansım sayesinde arayan ilk 100 kişiden biri olmuştum hemde gecenin 3'ünde. Gerçekten inanılmaz bir şansdı.
In Yalçın We Trust (Temsili Resim)
Artık hayatımda Yalçın adında bir abim vardı, kendisi haber sunuyor, insanları evlendiriyor, kavga ayırıyor, insanları daha bir insan olmaya çağırıyordu. Onun çağrısına karşı gelemezdim, bunu o güzel insana yapamazdım, lanet olsun! Kararımı vermiştim, Flash Tv'nin Bakırköy stüdyolarına gidip bu güzel ekibi tanımalı, Yalçın abimi yerinde görmeliydim. Kendimi bir anda internette otobüs bileti ararken buldum. İşte gerçek o an yüzüme vurdu, benim bu güzel insanlarla tanışmamı sağlayan eve bağımlılığım, aynı zamanda beni o güzel insanlardan ayıran bir duvar olmuştu önümde. Daha 10 metre ötedeki Bim'e gidemeyen ben nasıl olacaktı da farklı bir vilayete, bambaşka bir diyara gidecektim.
Sorunlarım bunla da sınırlı değildi, işin kötü yanı evde ekmek bitmişti ve karnım acıkmaya başlamıştı. Etrafta ne Bim'e gönderilecek bir kardeş, ne de bende Bim'e inecek ability(?) yoktu. Şansıma lanet edip günlük siestamı yapmaya karar verdim. Rüyamda Yalçın abi ve Gerçek Kesitten Sarı Bıyık Bimdeydi ve bana gel gel yapıyorlardı. Terler içinde ve aç bir mideyle sıçradım divandan. Televizyonda kaynanasına işkence yapan gelin vardı. Benim midem boştu.Ve Bim'in kapanmasına 15 dakika vardı. Aceleyle ayakkabılarımın üstüne bastım, koşa koşa kendimi Bim'in o rafsız futuristik koridorlarına attım.
Ekmekleri mıncıklayıp 2 tanesini poşete attıktan sonra kasaya yöneldim, sahi bu kasiyerin bu kadar sarı bıyıkları var mıydı? Yok canım ya bana öyle geliyor. Yeni mi geldi lan bu adam? demeye kalmadan durumun farkına vardım, sarı bıyık tam karşımdaydı. Bim'in orta yerinde o, ben ve kasanın yanındaki çokokrem çakması çikolatalar. Tolstoy, Dostoyevski olsa o anın tasvirini yaklaşık iki cilt yapabilir ancak şahsımdaki yüklem, özne ve bağlaç eksikleri ile bu kadar yazabilmiş olmayı bile başarı olarak görüyorum. Her neyse, nefesim hızlanmış, ellerim terlemiş, Yalçın abin(m)in yalan makinasına girmiş kadar heyecanlanmıştım. Samsun'dan sararmış bıyıklarının süslediği ağzını açarken, hala karşımdakinin o olduğuna inanamıyor, kendisinin semtimde ne yaptığını kestiremiyordum.
Bu arada o konuşuyordu ancak ben anlayamıyordum, sahi bu adamın sesi neden kardeşime benziyor? Allah'ım kafayı mı yiyorum ne oluyor. Bariz şekilde kardeşimin sesiydi ancak boğuk ve derinden geliyordu. Sarı bıyığında yüzü de değişmişti artık basbayağı, bir yalçın abi oluyor bir esmeraya dönüşüyor bir sarı bıyığa geri dönüyordu.
Sanane be slk? (Temsili Resim)
Göz kapaklarım aralanmaya başladı, karşımda kardeşimin eblek yüzü, elinde ekmek poşeti beni dürtüklüyordu. Rüyanda ne görüyordun abi, kendi kendine sayıklıyordun? diye bir soru yönelttiyse de aceleyle divandan (bu sefer gerçekten) fırlayarak kumandayı elime aldığım gibi Flash Tv'yi silmem bir oldu. O an kötü ruhun bedenden ayrılmasına benzer bir hale yükseldi göğe. Artık özgürdüm ve Bimde indirim vardı. Allah'ım daha ne isteyebilirdim ki ?