12 Ağustos 2014 Salı

Yerel İdareler ve Six Pack

           Acaba bu yaptığım doğru mu diye kendimi sorguladım. Biliyordum sabahın erken saatleri karar almak için pekte iyi saatler değildir ancak halihazırda yapacak hiç bir şeyim yoktu ve bu rezilliği daha fazla çekemezdim. Slayer'lı eski metalci tshirtim ile "Baksi Sport" marka kaprimi üstüme geçirip kendimi evden dışarı attım. Hava hafif rüzgarlı ve ılıktı, nedense böyle havalarda aklıma hep çocukluğumun geçtiği Dikmen sokakları gelir (Paris ya da Viyana yazmamı bekliyordunuz değil mi?). Gençliğin verdiği o tatlı heyecan ile bakkala ekmek almaya iner, para üstü olan sakızlarla eve gelirdim. Sakızın geçerli bir para birimi olmadığını ancak o mahalleden taşındıktan sonra farkettim. Çünkü bakkalımız için bir "Sakız-Euro" kuru vardı ve vereceği para üstlerini kafasında o kura göre hesaplıyordu. 



 Yakalanırsan beni tanımıyorsun evlat! (Temsili Resim)


             Bu kendimi yollara vuruşum aslında sanılandan da eskiye dayanır. Her şey yıllar önce karlı bir şubat gecesi lanetli bir asansörde kalmamla başladı. Geçen her saniyede, her dakikada biraz daha benliğimi kaybediyor, kapıcı abinin gelişini beklerken her bir zerrem titriyordu. Hatırlayamadığım kadar uzun bir süre sonra (yaklaşık 30 saniye) kapıcımızın "La ben size 4 kişiden fazla binmeyin demedim mi lan hasansöre?" nidasıyla kendime geldiğimde ben eski ben değildim. "Ağbii valla 3 kişiyiz !" dediysem de kelimeler ağzımdan bir fısıltı gibi çıktı. Asansörün kapısı açıldığında "Maşallah maşallah dosun gibiymişsiniz la" ile başlayıp "Maşallah maşallah"lar ile devam eden bir tepkiyle karşılaştık. İşte o gün asansöre binen ile inen şahsım birbirinden kattiyetle ayrı kişilerdir. Her asansöre binişimde bir burukluk çöker üzerime, duygulasallaşırım, kapıcınında anasına söverim(Oruspu çocuu). İşte ben bu hacimi azaltmaya o gün karar verdim. Sabah uyanışlarım ve erken saatlerde evden ayrılışlarım daha mantıklı geliyor sanırım artık değil mi sayın okurlar. Çünkü bende her emekli gibi sabah sporu yapıyorum, belediyenin aletleri de bu yolda benim en büyük yardımcım ve düşmanım.



Beklenenler ve Gerçekler ( Temsili Resim)


             Sibirya ovalarından Çin yaylalarına kadar anarşizmin bu kadar derin hissedildiği bir yer varsa o da belediye spor aletleridir. Hiç bir alet gerçek kullanım şekliyle kullanılmaz, her biri aslında farklı amaçlara hizmet eder. Şöyle ki bisikleti koluyla kullanan mı dersin, kendini kaldırma aletine(adını bilememek) market poşetlerini koyup onları mı kaldıran dersin, çift taraflı bacak açma aletinde(hala adını bilememek) hız rekoru denemeleri yapan teyzeler mi dersin. Bel kıvırma aletinde şuursuzca dönen nice teyze gözümün önünde yitip gitti. Onları gördükçe kendimi sorguladım acaba ben miyim yanlış olan diye, zira yaptıkları hareketlerin doğrulundan oldukça emin bir tavır takınmışlardı. Allahım ben kimdim ki bu anarşist(anarşik) düzen işinde varlığımı sürdürebileyim. Öğretmen Kemal gibi yapmayın ağalar etmeyin nineler diye aralarına dalmak istesemde g*tüm yemediğinden(zira emekli dayağı pek olur) çapraz koşu ile oradan uzaklaştım. Çapraz çapraz eve geldiğimde kahvaltı sofrasının kurulu olduğu gördüm, benim gibi aciz bir kulun sucuklu yumurta karşısında kriptonit görmüş süpermen gibi kalması işten bile değil. S*kerün diyetini de belediyesini de diyerek sofraya oturdum. Benim için uzun bir gün olmuştu ve artık hesaplaşma vakti gelmişti.



All You Need Is Sucuklu Yumurta (Temsili Resim)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder